Sıkça Sorulan Sorular

Radyoterapi (ışın tedavisi) nedir?

Radyoterapi, iyonizan radyasyonun kullanıldığı bir tedavi çeşididir. Aslında radyasyona yani enerjinin havada iletilmesine çok yabancı değiliz. Cep telefonları, televizyon antenleri, uydu yer belirleme sistemleri (GPS) ve radyolarımız gibi pek çok araç günümüzde enerjinin havada iletilmesi prensibine göre çalışmaktadır. Tıbbi tedavi amacı ile kullandığımız ışınlara “radyoterapi” ya da “ışın tedavisi” adını veriyoruz. Radyoterapi amacı ile kullandığımız ışınlar ise iyonizandır yani insanın genetik materyeli olan DNA’da hasar meydana getirme gücüne sahiptir. Uygulanan radyoterapi gerek tümör DNA’sında gerekse normal dokuların DNA’sında hasar meydana getirmektedir. Tümör hücreleri radyoterapinin oluşturduğu hasardan kurtulamamakta ancak normal dokular bu hasarı tamir edebilmektedir. İşte bu sayede radyasyon ilk bulunduğu 1890’lı yıllardan bu yana tıbbi tedavi amacı ile başarı ile kullanılmaktadır.

Radyoterapi (ışın tedavisi) sırasında neler hissedilir?

Çoğumuz bilgisayarlı tomografi çektirmişizdir. Tomografide kullanılan düşük enerjili X-ışınlarının vücudumuza giriş çıkışı tarafımızdan algılanamaz. Işın tedavisinde kullanılan daha yüksek enerjili ışınlar da yine benzer şekilde insan tarafından algılanamaz. Bu sebepten ışın tedavi cihazlarımızda yatıp tedavi gören hastalar o sırada pek bir şey hissetmezler.

Radyoterapi (ışın tedavisi) cihazına her gün giriyorum acaba yakınlarım bu ışından etkilenir mi?

Işın tedavisi sırasında uygulanan radyasyon sıklıkla hastalarımızın kıpırdamadan yattıkları ve ışın kaynağının hastanın etrafında döndüğü dışarıdan ışınlama cihazları (eksternal radyoterapi) ile gerçekleşmektedir. Bu sırada uygulanan ışınlar ışık hızında vücudunuza girip çıktığından vücutta herhangi bir birikici özellikleri olmaz ve yakınlarınıza bulaştırma gibi bir durum söz konusu değildir. Işın tedavisinin bir başka formu olan brakiterapide (yakından radyoterapi) hastanın rahim gibi boşluklu organlarına ya da dokularının içerisine radyoaktif kaynakların gönderilmesini sağlayan aparatlardan yararlanıyoruz. Bu aparatlar hastaya yerleştirildikten sonra radyoaktif kaynak ışınlanacak bölgeye gitmekte ve ışınlama gerçekleşmektedir. Ardından radyoaktif kaynak aparatların içerisinden çıkar. Ardından aparatları çıkarılan hasta evine gönderilir. Brakiterapi uygulamaları sonrası da hastada radyasyon birikmesi söz konusu olmadığından yakınlarına herhangi bir ışınlama gerçekleşmez.

Radyoterapi öncesi hazırlıklar nelerdir?
Radyoterapi öncesi hazırlıklar nelerdir?

Hastalarımız ışın tedavisi için çok değişik safhalarda başvurabilmektedir. Bazen tedaviye başlamadan önce eksik tetkiklerin tamamlanması gerekebilmektedir. Radyoterapiye başlamadan önce hastaya radyoterapinin niçin gerektiği Radyasyon Onkolojisi Uzmanı tarafından anlatılır. Çoğu radyoterapi uygulaması cerrahi uygulamalara benzer şekilde bir organın tamamını ya da belli bir bölgesini bazen de organın lenf sıvısının (akkan) boşaldığı lenf bezesi alanlarını içerecektir. Bu sebepten hastamızda ışınlanacak olan bölgeye göre farklı hazırlıklar yapmak gerekebilmektedir. Örnek verecek olursak baş-boyun ışınlamaları için hazırladığımız hastalara radyoterapi öncesi önleyici ağız-diş bakımını tavsiye ederiz. Alt batın ışınlamasına hazırladığımız hastalarda mesane ve rektumun doluluk ya da boşluğu ile ilgili ayarlamalar yapılabiliyor. Yine radyoterapi uygulamaları sırasında kan sayımı değerleri önemli olacağından tedaviye başlamadan önce kan sayımı istenebilmektedir.

Radyoterapi süresi nasıl belirleniyor?

Radyoterapi planlamasına çoğu zaman bilgisayarlı tomografi çekimi ile başlıyoruz. Işınlanacak bölgenize karar veren radyasyon onkolojisi uzmanınız bilgisayarlı tomografide gerekli olan çizimleri yapar. Belirlenen hedeflerin ışınlanması için gereken alanların düzenlenmesi ve bunların nasıl ışınlanacağı medikal radyofizik uzmanı ile beraber kararlaştırılır. İşte böylece hastamızın her gün ne kadar süreyi tedavi makinesinde geçireceği ve kaç gün boyunca ışına girmesi gerektiği belirlenmiş olur. Bu sürelerin belirlenmesinde hastamızın varsa ameliyat hikayesi, vücuttaki hastalığın durumu, patoloji raporunun ayrıntıları ve hastamızın eşlik eden diğer hastalıkları gibi durumlar önemlidir.

Radyoterapinin yan etkileri var mıdır?

Evet vardır. Radyoterapi uygulanırken tedavi cihazında pek bir şey hissedilmese de uygulandığı bölgelere göre değişen radyoterapi sırasında ve sonrasındaki zamanlarda karşılaşılabilen yan etkilere yol açabilmektedir.

Radyoterapi sırasında gelişebilen yan etkiler nelerdir?
1-Ağızda yara: Özellikle baş boyun bölgesi ışınlamalarında ağzımızın içerisini kaplayan mukoza hücrelerinin radyoterapiye çok duyarlı olmasından dolayı ağız ve boğaz bölgesinde yaralar oluşabilir. Ağız hijyenine dikkat, diyet önerilerine uymak ve radyoterapinin kesilmesi ile sıklıkla şikayetler geriler.
2-Deride kızarıklık/koyulaşma ve bazen açık yara: Işınlanan bölgenin cilt olması (cilt kanseri ya da cilde ulaşmış kanserler) ya da cilde yakın olması durumunda (meme kanseri, baş-boyun kanserleri, yumuşak doku kanserleri, bazı mide kanserleri) hastalarımızın cildinde kızarıklık, koyulaşma, soyulma ve bazen de açık yaralar oluşabilmektedir. Hekiminiz özellikle açık yara oluşmaması için bazı pomatların kullanımını önerebilir. Eğer açık yara oluşmuşsa genellikle bu durum radyoterapinin tamamlanması sonrası hızla iyileşir. Işınlanan bölge rengindeki koyulaşmalar genellikle radyoterapiyi takip eden aylar içerisinde düzelir.
3-Yutma güçlüğü: Yemek borumuzu kaplayan mukoza hücreleri de aynı ağzımızdaki hücrelerde olduğu gibi çok bölünen hücrelerden oluşur. Bu sebeple yemek borusunu içeren ışınlamalarda (akciğer kanseri, yemek borusu kanseri, mide kanseri, baş-boyun kanserleri) yutma güçlüğü oluşabilir. Genellikle diyet önerilerine uymak ve radyoterapinin kesilmesi ile şikayetler geriler.
4-İshal: Batını içeren ışınlamalarda (rektum, mide, pankreas, endometriyum, serviks kanserleri) ince barsak mukozasını kaplayan hücrelerin radyoterapiye duyarlı olması sebebi ile ishal olabilmektedir. Bazı ilaçlar, beslenme önerilerine uymak ve radyoterapinin kesilmesi ile genellikle şikayetler geriler.
5-Kan sayımlarında düşme: Radyoterapi sırasında kan sayımlarında düşme oluşabilir. Bu sebepten hekiminiz kan sayımının belirli sıklıkta yapılmasını isteyebilir. Bazen kan takılması gerekebilir.
6-Bulantı-kusma: Radyoterapi uygulamaları sonrasında bazen bulantı ve kusma görülebilir. Özellikle beyin, baş-boyun, üst batın ışınlamaları bulantı-kusmaya yol açabilir. Bir takım bulantı giderici ilaçların kullanılması ile genellikle kontrol altına alınabilir.
Radyoterapiden sonra uzun dönemde karşılaşılabilen yan etkiler nelerdir?
1-Diş çürükleri: Özellikle baş-boyun bölgesi ışınlamalarından sonraki aylar ve yıllar içerisinde diş çürükleri gelişebilir. Radyoterapi öncesinde önleyici ağız-diş bakımı yapılması, sonrasında ise ağız hijyenine dikkat etmek önemlidir. Gereken durumlarda usulüne uygun olarak diş çekimi gerçekleştirilebilir.
2-Ağız kuruluğu: Özellikle baş-boyun ışınlamaları sırasında tükürük bezlerinin ışın alanı içerisinde kalması sonucu çeşitli derecelerde ağız kuruluğu oluşabilir. Suni tükürük kullanımı ya da bazı ilaçların kullanımı önerilebilir.
3-Büyüme gelişme geriliği: Özellikle büyüme gelişmesini tamamlamamış bebek ve çocukların ışınlanması sonrası büyüme gelişme geriliği görülebilir. Bunun sebebi gerek iskelet sisteminde kemiklerin gerekse baş-boyun ışınlamaları sonucu hormon üreten bezlerin ışınlanmasıdır. Bebek-çocukların ışınlamaları sonrasında hastalarımızın büyüme gelişiminin takibi ve gereğinde hormonal takviyelerin yapılması önerilebilir.
4-Hormonal yetersizlikler: Hormon üreten bezlerin ya da beynin ışınlanması sonucu çeşitli hormonların üretiminde yetersizlik görülebilir. Hipotiroidi ve diyabet bunun örnekleridir. Gereğinde hormonal takviye yapılması uygun olacaktır.
5-Cilt-cilt altında sertlik: Özellikle cilde yakın bölge ışınlamalarında karşımıza çıkabilir. Çoğunlukla ciddi sorun oluşturmaz.
6-Yeni kanser gelişimi: Radyoterapi uygulanan hastalarımızda ilerleyen yıllarda özellikle tedaviden 10 ve daha fazla yıl geçtikten sonra eski kanserle bağlantısı olmayan yeni kanserler gelişebilir. Bu kanserler de usulüne uygun olarak tedavi edilir.
7-Saç dökülmesi: Özellikle beyin ve baş-boyun bölgesi ışınlamaları sonrasında saçlarda dökülme görülebilir. Saçların yeniden çıkması radyoterapi dozu, radyoterapi ile birlikte ve daha sonrasında uygulanan kemoterapiye göre değişiklik gösterebilmektedir.
8-Doğurganlık ve üreme sistemi ile ilgili problemler: Bayanlarda özellikle alt batın ışınlaması sonrası yumurtalık ve rahim fonksiyonlarında yetersizlikler olağandır. Bu durum normal adet görmeyi ve doğurganlığı etkileyebilir. Bu konularda ışınlanacak yer ile ilgili olarak tedavi öncesi hekiminizle konuşmak yararlı olacaktır. Eğer doğurganlıkla ilgili bir beklentiniz varsa ovum dondurma ve embriyo saklama gibi yöntemleri tedavi öncesi hekiminizle konuşmanız yararlı olacaktır. Yine erkeklerde batın ışınlamaları sonrası sperm sayısında azalma ya da hiç canlı sperm çıkarmama gibi durumlar oluşabilir. Bu durum çoğu zaman ereksiyon sorunlarına yol açmasa da üreme fonksiyonunu etkileyebilir. Tedavi öncesi sperm dondurma ya da partneriniz varsa embriyo saklama gibi durumları hekiminize danışınız.
Radyoterapi sırasında nelere dikkat edilmeli?

Radyoterapi uygulamaları Radyasyon Onkolojisi Uzmanının denetim ve kontrolünde gerçekleşir. Radyoterapi sırasında hekiminizin tavsiyelerinize uymalı ve kontrollerinize düzgün şekilde gitmelisiniz. Işın tedavisi sırasında özellikle yeni gelişen şikayetlerinizde (ateş, yutma güçlüğü vb.) ve herhangi bir ilaç kullanmadan önce hekiminizi bilgilendirmeniz yararlı olacaktır.

Radyoterapi sırasında beslenme nasıl olmalı?

Radyoterapi sırasında beslenme konusu ışınlanan bölgeye göre değişiklikler gösterebilmektedir. Örneğin baş-boyun ve yemek borusunu içeren ışınlamalarda yumuşak, yakıcı olmayan gıdalardan oluşan bir beslenme önerilirken alt batını içeren ışınlamalarda ishal yapmayacak bir diyetin tercih edilmesi yararlı olacaktır. Meme kanseri gibi bazı kanserler hormonlara duyarlı olduğundan hekiminiz kilo almamanızı önerebilir. Hekiminize kendi ışınlanmanız sırasında beslenme ile ilgili dikkat edilmesi gerekli hususların sorulması yararlı olacaktır.

Radyoterapi sırasında cinsel hayat ve doğurganlık nasıl etkilenir?

Hekiminiz radyoterapiniz sırasında cinsel ilişki ile ilgili size bilgi verecektir. Bayan hastalar için jinekolojik kanserlerde olduğu gibi alt batın ışınlamalarında cinsel ilişki uygun olmayacaktır. Erkek hastalarda batın ışınlamalarında spermlerin kalitesi etkilenebileceğinden genellikle bu dönemde ve radyoterapi bittikten sonraki 2 ayda çocuk yapılması önerilmez. Eğer erkek bir kanserli hastada alt batın ışınlaması yapılacaksa bu durum radyoterapi sonrasında azospermi (menide canlı sperm olmaması) ile sonuçlanabilir. Bu durum çoğu zaman ereksiyonu etkilemese de böyle hastaların eğer sonradan çocuk sahibi olma niyetleri varsa radyoterapiye başlamadan önce sperm dondurma işlemi hakkında bilgilenmeleri yararlı olacaktır. Alt batın ışınlaması yapılan bayan hastaların sonradan adet görmeleri ve hamile kalmaları özel hazırlıklar yapılmadan pek mümkün olmaz. Bu durumlarda hekiminizden bilgi alıp gerektiğinde yumurta saklanması, partneriniz varsa embriyo dondurması gibi durumlar hakkında bilgi alınmalıdır.

Radyoterapi sırasında sosyal hayat nasıl etkilenir?

Radyoterapi sırasında sosyal hayat kemoterapide olduğu kadar etkilenmeyebilse de nasıl bir sosyal hayatınızın olacağını hekiminizle tartışmanız yararlı olacaktır. Örneğin aileniz dışındaki insanlarla bir araya gelmenin size zarar verip vermeyeceğini hekiminizden öğrenin. Aileniz ve uygun gördüğünüz yakınlarınızla hastalığınızla ilgili bazı bilgileri paylaşmak radyoterapi ve diğer tedavilerinizi atlatmada size yardımcı olabilir.

Radyoterapide gelişmiş son teknolojiler nelerdir?

Radyoterapi (ışın tedavisi) yaklaşık 1900’lü yıllardan bu yana klinik kullanımdadır. İlk bulunduğu yıllarda hastanın cildini geçmekte zorlanan enerji düzeyleri lineer hızlandırıcıların kullanıma girişi ile aşılmıştır. Bu sayede hastalarımızın derin bölgelerinde yer alan tümörler uygun bir şekilde ışınlanmaya başlamıştır. 1990’lı yıllarda dünyada giderek yaygınlaşan lineer hızlandırıcıların 2000’li yıllarda ülkemizde de sayıları giderek artmıştır. Lineer hızlandırıcıların yapısı yıllar içerisinde tümörü maksimum şekilde ışınlarken normal dokuları mümkün olduğunca korumaya yönelik olarak gelişme göstermiştir. Bu gelişmede cihazların kafalarında yerleşmiş bulunan çok yapraklı (MLC) ışın yönlendirme teknolojisinin sağladığı doz yoğunluğu ayarlama sistemi (IMRT) önemli rol oynamıştır. Yine hastanın tedavinin planlandığı pozisyona en yakın olduğu şekilde tedaviye girmesini sağlayan görüntü aracılı (IGRT) teknolojilerin katkısı daha hassas tedavilerin yapılabilirliğini sağlamıştır.

Kesit anatomisine dayalı üç boyutlu tedaviler günümüz modern radyoterapi sistemlerinin temelini oluşturmaktadır. IMRT ve IGRT sistemlerinin kullanıldığı üç boyutlu radyoterapi sistemleri hastanın solunum gibi fizyolojik hareketlerinin takibini mümkün kılan 4 boyutlu sistemlerle güçlendirilmektedir. Stereotaktik radyoterapi, aynı stereo müzikte olduğu gibi farklı düzlemlerden gönderilen ışınların tümörde maksimum hasarı meydana getirecek yüksek dozlara çıkılmasını sağlarken normal dokuları mümkün olduğunca koruyabilen özel bir radyoterapi çeşididir. 1960’lı yıllarda üretilen stereotaktik RT sistemleri, beynin içerisinde yerleşmiş gerek beyne vücuttan yayılmış gerekse beynin kendi tümörlerinde stereotaktik radyoterapi amacı ile kullanılmaya başlanmıştır. İlk stereotaktik radyoterapi uygulamalarında hastanın kafatasına yerleştirilen vidaların oluşturduğu konfor sorunu ve tedavilerin tek seansta uygulanma zorunluluğu gibi durumlar alternatif teknolojilerin aranması ihtiyacını doğurmuştur. 199o’larda robotik radyoterapi sistemleri ve ardından az önce yukarıda saydığımız özellikleri ile ileri teknolojili lineer hızlandırıcıların stereotaktik radyoterapide kullanımını hızla arttırmıştır.

Üç boyutlu tedavilerin bir diğer modern kullanım alanı olan üç boyutlu brakiterapi radyoaktif kaynakların hastalarımızın ışınlanacak bölgelerine yaklaştırılması ile gerçekleştirilmektedir. Işınlanacak bölgeler bazı hastalarımızın boşlukları (jinekolojik kanserler, akciğer kanserleri) olurken bazıların ise dokuları (prostat kanseri, yumuşak doku kanserleri) olabilmektedir. Bu işlem sırasında ışınlanacak bölgelerin içine ya da yakınına bir takım aparatlar yerleştirilmekte ardından radyoaktif kaynaklar bu aparatların içerisine gönderilmektedir. Yıllardır iki boyutlu sistemlerle gerçekleştirilen bu tedavi de artık günümüzde hastanın üç boyutlu kesit anatomisini kullanan sistemlerle modern bir hal almıştır.

Stereotaktik radyoterapi kimlere uygulanabilir?
1-Erken evre hastalıkta akciğer fonksiyonları ya da diğer organ fonksiyonlarındaki yetersizlik sebebi ile ameliyata uygun olmayan akciğer kanserlerinde küratif tedavi olarak.
2-Uygun sayıda ve boyutta olan beyin metastazlarının tedavisinde.
3-Ameliyat edilmiş beyin metastazlarında operasyon kavitesi ışınlaması amaçlı olarak
4-Daha önce tüm beyin ışınlaması yapılmış ancak beyin içinde yeni gelişen ya da büyüyen metastazların tedavisinde.
5-Vücutta az sayıda metastazın olduğu hastalarda sistemik tedavilere yardımcı olarak karaciğer, böbrek üstü bezi, akciğer ve kemiklerdeki metastazların tedavisinde.
6-Uygun sayı ve boyuttaki omurga metastazlarının tedavisinde.
7-Kaynağı vücudun başka bir yeri olan ancak akciğere metastaz yapmış, uygun sayı ve boyuttaki akciğer metastazlarının tedavisinde.
8-Uygun pankreas tümörlerinin tedavisinde
Kanser tedavisi sonrası beslenme nasıl olmalı?

Kanser tedavisi ardından beslenme
-Tedavi tamamlandığında kuşkusuz kanseri geride bırakıp daha normal bir yaşama geri dönmek istersiniz.
-Artık sağlığınızla ilgilenme, sağlıklı yaşam üzerine odaklanma ve fast foodlar ve hareketsiz yaşam tarzı gibi sağlıksız alışkanlıklardan vazgeçme zamanı.
-Araştırmalar, kanser tedavisi sonrası süreçte kanserin yinelemesinden kurtulmaya destek olabilecek en iyi formülün, kilo kontrolü ve egzersizi içeren uygun beslenme olduğunu gösteriyor.
Beslenme ve kanser yinelemesi
-Düzgün beslenmenin pek çok avantajı olsa da, veriler tek başına diyetin bazı kanserlerin geri gelmesini engelleyip engellemediği konusunda karışıktır. Bununla birlikte, bitkisel temelli bir diyetin genel kanser riskini genel olarak azalttığına dair güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Çoğu epidemiyolojik çalışma, et ve hayvansal yağdan fakir meyve ve sebze açısından zengin diyetleri tüketen kimselerde akciğer, meme, kolon ve mide kanseri dahil olmak üzere bazı kanser oranlarının daha düşük olduğunu göstermiştir.
-Etkili mekanizmalar halen araştırılmakla birlikte çalışmalar, kırmızı etin insan dokusundaki iltihaplanmayı (inflamasyon) arttırdığını göstermektedir. Bu iltihaplanmanın kanserli hücrelerin büyümesini teşvik ettiğine inanılmaktadır. Bitkisel gıdalar ise içerdikleri beta-karoten, likopen ve A, C ve E vitamini gibi antioksidanlar aracılığı ile normal hücrelerimizi serbest radikallerin zarar verici ve yaşlandırıcı etkilerinden korur.Meyveler, sebzeler, baklagiller ve tahıllarda da bulunan fitokimyasallar, kanserojen (kansere neden olan maddeler) etkisini azaltabilen ve kanser gelişimini engelleyen hücrelere yardımcı yardımcı olan bileşiklerdir
Vücut ağırlığı ve kanser yinelemesi
-Çok sayıda kanser türü için bir risk faktörü olan fazla kilolu olmanın kanser yineleme ihtimalini de arttırıp hayatta kalma olasılığını düşürdüğüne dair kanıtlar vardır. Araştırmalar, erken evre meme kanseri tedavisi sırasında 6 kilodan fazla kilo alan kadınların, kanser yinelemesi ile karşılaşma ihtimali 1.5 kat daha fazla olduğunu göstermektedir. Yine bazı çalışmalar, prostat kanseri geçirmiş, aşırı kilolu veya obez olan kişilerin, kanserlerinin yineleme, yayılma veya ölümle sonuçlanma ihtimalinin arttırdığını gösteriyor.
En iyi ne yemeli ?
-Kanser tedavisi sırasında bazı hastalarda kilo kaybı olabilir. Kemoterapi ve radyoterapinin yan etkileri, mide bulantısı, tad alma değişiklikleri, iştahsızlık gibi rahatsızlıklar yeme zevkini azaltabilmektedir. Bazen de uygulanan tedaviler besin maddelerinin emilimini bozabilmektedir. Bazı hastalarımızda ise ilaçlar, azalmış fiziksel aktivite veya duygusal ve stresle sebepli yeme bozuklukları sebebi ile kilo alabilir.
-Diyetisyene danışmak, durumunuz için en iyi beslenme planını geliştirmenize yardımcı olabilir. Yine doktorunuzdan bir diyetisyen tavsiye etmesini isteyebilirsiniz. İster kilo almak, kilo kaybetmek veya kilonuzu korumak isteyin, uzmanlar kanserden kurtulmuş kişilerin sağlıklı bir diyet için bu talimatlara uymasını önerirler:
-Günde en az beş porsiyon meyve ve sebze yiyin.
-Bir porsiyon, bir fincan koyu yapraklı yeşillikler veya çilekler, orta boy bir meyve veya yarım kupa diğer renkli meyve seçenekleri olabilir; maydanoz ve zerdeçal gibi bitki esaslı baharatları kullanın.
-Tam tahılları tercih edin.
-Kahverengi pirinç, arpa, bulgur ve yulaf da dahil olmak üzere yüksek lifli ekmek ve tahılları tercih edin.
-Donut ve beyaz ekmek gibi rafine edilmiş gıdalardan ve şekeri yüksek yiyeceklerden kaçının.
-Yağsız protein seçin.
-Balık, kümes hayvanları ve soya peyniri (tofu) tercih edin.
-Kırmızı et ve işlenmiş etleri daha az tercih edin.
-Süt gibi günlük ürünleri düşük yağlı tercih edin.
-Yağsız süt, az yağlı yoğurt ve az yağlı peynirleri seçin.
En iyi beslenme için diğer ipuçları:
-Farklı gıdalar almayı hedefleyin. Yiyeceğinizin yarısı pişmiş veya çiğ sebzelerden, dörtte biri yağsız protein (tavuk, balık, yağsız et veya süt) ve dörtte biri ise tam tahıllardan oluşmalıdır.
-Somon, sardalya ve konserve ton balığı gibi yağlı balıkları haftada en az iki kez yiyin. Bu balıkların içindeki yağlar kalp sağlığına yararlı omega-3 yağlarıdır. Bu yağların diğer kaynakları arasında ceviz, kanola yağı ve keten tohumu bulunmaktadır.
-Alkol tüketimini sınırlayın. Alkol kanser riskini arttırır. Erkekler günde en fazla iki kadeh alkol içebilirken kadınların birden fazla kadeh alkol içmemesi gerekir.
-D vitamini yüksek gıdalar yiyin. Bu, somon, sardalya, kuvvetlendirilmiş portakal suyu, süt ve tohumlanmış tahıl içerir. Araştırmalar aynı zamanda güneşte kalmakla derimizin ürettiği D vitamininin kanseri önlediğini ve nüksetme riskini azaltabileceğini ve sağ kalımı iyileştirebileceğini ileri göstermektedir.
-Sınırlı güneş ışığı alan bölgelerdeki insanlarda D vitamini eksik olabilir ve bu nedenle D3 vitamini takviyesi gerekebilir (eksikliği ölçmek için doktorunuz bir kan testi istemelidir)
-Gıdalar - takviyeleri değil - vitamin ve minerallerin en iyi kaynağıdır. -Diyet takviyelerinin meyve ve sebzelerle aynı kanser önleyici faydaları sağladığına dair herhangi bir kanıt yoktur ve bazı yüksek doz gıda takviyeleri aslında kanser riskini artırabilmektedir.
-Yemek yediğinizde "dikkatli olun". Araştırmalar, televizyon izlerken, araba kullanırken veya başka aktiviteler yaparken yemek yemenin besleyici değeri olmayan fazla kalori alımına yol açtığını göstermektedir.
Organik mi Normal mi beslenelim?
-Organik meyve ve sebzelerin beslenmedeki yararları üzerine araştırmalara bakıldığında organik ürünün organik olmayan ürünlere kıyasla kanser yapma veya kanser yinelemesini önlemede daha iyi olup olmadığı çalışılmamıştır. Hangi meyve sebze ürününü alırsanız alın gıdanın bol temiz su ile yıkanıp durulandığından emin olun. Organik gıdaların tüketilmesi bir tercihtir ve kanser tedavisi sonrası organik beslenmemek kişilere zarar vermez. Yukarıda tarif edildiği iyi dengelenmiş bir beslenme gerekmektedir. 
Kaynak: https://www.nccn.org/patients/resources/life_after_cancer/nutrition.aspx sitesinden derlenmiştir.